Pahalı parfümleri bir kenara bırakın. İnsan doğruluk, dürüstlük ve güven kokmalı… Doğruluk kişinin bildiğini söylemekle işine geleni söylemek, arasında yaptığı seçime dayanan bir ahlak sorunudur. Maalesef günümüzde belli bir vicdan azabı duymadan küçük veya büyük yalanlar söyleyerek durumunu kurtaran insanların sayısı o kadar çok arttı ki, sıkışık durumlardan değil de, küçük bir rahatsızlıktan veya önemsiz bir mücadeleden kaçınmak için bile yalan söyleniyor. Kimisi de yalanı alışkanlık haline getirmiş.
Elbette üzücü ve utandırıcı sonuçları olmadığı müddetçe genellikle herkes doğruyu söyleyebilmek arzusunu duyar. Eğer insan başka birine prensip olarak doğruyu söylemek arzusundaysa, doğruluğu kabul etmekten hoşlanır. Ama doğru sözlük güçlüklere, üzüntülere yol açan anlaşmazlıklara sebep olduğu anda, birçok insan yalanı da doğruluk kadar karşılar ve meşru bulurlar. Eksik olan gerçeğin kurtarıcı, yapıcı kudretine karşı duyulan büyük inançtır.
Doğruluk görevinin bu kadar yüzeysel değerlendirilmesi günümüzün ruhuyla çok sıkı bir bağlantı halindedir. İnsan ruhi varlığını gözden kaybeder, ruh sağlamlığı boş bir sözden ibaret kalırsa insan kendi öz benliğine, duygularına, vicdanına karşı yabancılaşacaktır. Ayrıca her ne olursa olsun yalan söylemek kişiliği zedeler. Yalanın kaybettirdiğini hiçbir doğru geri getiremez. Ama bu yalancılık insanın bütün varlığını dağıtır ve hayatının karakterinin çekirdeğiyle olan içten bağlantısını çözer. Yalan söylemenin insanı kısa zamanda kendini aldatmaya götürmesi, buradan da marazi sarsıntılara yaklaştırması, yalanın iç hayatımız üzerindeki bozucu tesirini yeter derecede belirten bir olaydır.
Doğruluğun karaktere çok sıkı bağlı oluşunun bir sebebi de şudur: İnsan birçok yerlerde başkalarından korktuğu için yalan söyler, böylece yalan bizi azim zaafına ve korkaklığa uğratır. Buna karşılık yaptığımız şeylerin sorumluluğunu tam manasıyla yüklenmek, insanlardan gelecek kötülüklere cesaretle göğüs germek iradesi, kişiliği kuvvetlendiren en iyi okuldur. Belli bir noktadan sonra yalan ilişkilerde samimiyetsizliğe ve güvensizliğe yol açar. Can yakar. Pembe de desek, beyazda da desek her türlü dostluklarımızda ilişkilerimizde leke bırakır. Ne olursa olsun güveni ve doğruluğu kendimize ilke edinmeli, prensibimiz olarak birinci sırada yer aldırmalıyız.
İşte bu yüzden doğruluk çok verimli bir irade antrenmanı ve hayatta her türlü cesaret için bir hazırlıktır. Bu bakımdan bugün yaşadığımız hayatımızda söylemeye mecbur olduğumuz küçük yalanlarla da mücadele etmek, karakterin kuvvetlenmesi için en etkin yoldur. Karakteri kuvvetli, doğru, dürüst, güvenilir, iyi insanlara çıksın, tüm yollarımız.