Allah Teâla insanı belirli bir amaç doğrultusunda, en güzel kıvamda yaratmış, akıl ve irade gibi üstün özelliklerle donatmıştır. Ondan yalnızca kendisine kul olmasını, sağlam bir iman ve salih amellerle dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmasını istemiştir.
Rabbimizin insana bahşettiği nimetler sayısızdır. Akıl, irade, ilim, iman, evlat, mal ve sıhhat bu nimetlerden bazılarıdır. Ancak bütün bu nimetlere karşı insanın yerine getirmesi gereken yükümlülükleri vardır. İnancımıza göre, her nimetin insana yüklediği bir sorumluluk vardır. Nitekim “Nihayet o gün dünyada yararlandığınız nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.” âyeti bu gerçeği vurgulamaktadır.
Yüce dinimiz İslam’a göre, öncelikle Cenâb-ı Hakka karşı sorumlu olan insanın, kendisine, ailesine, yakınlarına ve çevresine karşı sorumlulukları vardır. İnsan, sahip olduğu her nimetin, Cenâb-ı Hakk’ın lütuf ve ihsanı olduğunun farkında olmalıdır. Yaratılışındaki mükemmelliği, özündeki güzelliği korumalı, sorumluluk bilincini kuşanarak her vesileyle Allah’a şükretmelidir.
Sorumluluk, insanın hayatına anlam katan, onu gayesiz yaşamaktan kurtaran en güzel haslettir. Sorumluluk bilinci, erdemli bir hayatın olmazsa olmazıdır. İnsan, sorumluluk bilinciyle hayatını ve çevresini güzelleştirir. Sosyal bir varlık olan insan, davranışlarının diğer insanlarda ve çevresinde nasıl bir etki oluşturduğunu hesap etmelidir. Bu açıdan kâmil bir insan, bütün varlık âlemine karşı sorumluluk duygusu taşıyan bir karaktere sahiptir.
Sahurla berekete, oruçla sıhhate, Kur’an’la nura, teravihle huzura erişeceğimiz Ramazan ayını idrak ediyoruz. Zekât ve fitrelerimizle, hayır hasenatlarımızla sorumluluklarımızı daha çok hatırladığımız kutlu zamanları yaşıyoruz. Dilimizi zikre, kalbimizi şükre, aklımızı tedbir ve tevekküle, bedenimizi sabra alıştıracağımız en güzel anları yaşıyoruz.
On bir ayın sultanı Ramazan ayını, sorumluluk bilinci ile karşılayıp idrak ettiğimizde maddî manevî kazançlarımızı geliniz beraberce düşünelim. Ramazan ayı, ilâhî ihsan ve ikramlarla bize rahmettir, her yönüyle güzelliklerimizi artırmaya bir davettir. Ramazan ayı, nefsimizi ve neslimizi imâr ve inşâ için, ocaklarımızdaki manevî neşveyi ihyâ için bir mekteptir.
Ramazan ayı, nasûh bir tevbe ve istiğfarda bulunmaktır. Kalplere huzur veren zikir ve tesbihatı çoğaltmaktır. Hesaba çekilmeden önce kendimizi muhasebe etmektir. Hayatımızda iyiden yana yeni bir sayfa açmak ve güzel bir başlangıç yapmaktır.
Bir Müslüman için Ramazan, oruca sağlam bir niyettir, ibadetlerde devamlılık için dirayettir. Sahur vaktinde ve duaların geri çevrilmediği iftar sofralarında ailemizle ayrı bir berekete ermektir.
Ramazan, dua ve niyazlarımızda kardeşlerimizi anmaktır. Gönülden gönüle köprüler kurmaktır. Dua etmek kadar dua almaktır. En başta anne-baba duası olmak üzere, muhtacın, mazlumun duasına mazhar olmaktır. Yaratılmış her ne varsa, Yaratanın rızası, emri ve hatırı için kendileriyle bağımızı canlı tutmaktır.
Ramazan, her halimizle Allah’a şükretmektir, sıkıntı ve ıstırapta sabrı kuşanmaktır. Nefsimizi terbiye etmek, elimize, dilimize, belimize, kendimize sahip olmaktır. Bütün azalarımıza orucumuzu tutturabilmektir. Mahzun olduğumuz bu salgın günlerinde camilerimizde saf tutamasak da evlerimize ailece namazın huzurunu taşımaktır. Evde kalarak kıldığımız namazlarla manen yükselmek, her türlü hastalıktan ve kötülükten korunmaktır. Teravihle, tekbir ve salât-ı ümmiyye ile arınmak, huzur bulmak, ruhumuzu dinlendirmektir.
Yüce kitabımız Kur’ân’ın indirildiği bu kutlu ayda en güzel amellerden biri Kur’an’ın sesine, mesajına kulak vermektir. En güzel kelâmı özenle okumaya, tefekkür etmeye devam etmektir. Kur’an-ı okuyup anlamak kadar yaşamaktır, yaşatmaktır ve okutmaktır.
Bu mübarek ay, Allah için yaptığımız ve bize kat kat fazlasıyla geri dönen iyiliklerimizdir. Kardeşimizin imkânını artırdığımız infakımızdır. Vermenin hazzını tattığımız fitrelerimizdir. Malımızı arındırıp bereketlendirdiğimiz zekâtlarımızdır.
Evet, Ramazan ayı, kimsesizlerin yüzünde oluşturduğumuz tebessüm yüreklerindeki sevinçtir. İyilik uğrunda hiçbir şeyi ötelemediğimiz en güzel manevi iklimimizdir.
Bu ayda bize düşen görev, kulluğumuzu pekiştirmek, sorumluluk duygumuzu, takva bilincimizi geliştirmektir. Yüce Allah'a, Resûlullah’a (s.a.s) ve Kitabullah’a her şeyden çok vefalı olmaktır. Vefalı olanlarla dostluğumuzu artırmaktır. Kıymeti iyi bilinmesi gereken bu sayılı günler, bin aydan hayırlı Kadir gecesiyle bizi istikamete, her şeyden yüce, Allah’ın rızasına yaklaştıran bir fırsattır.
Gecesiyle gündüzüyle mübarek bir aydayız. Diğer taraftan salgın hastalıkla ağır bir imtihandayız. Zamanın değerini, hayatın anlamını, gençliğin önemini, bir lokma nimetin ve bir nefes sıhhatin şükrünü idrak edelim. Bir virüsle hayatımızın değiştiği zor zamanda bu salgın hastalıktan korunmak için sorumluluklarımızı yerine getirelim. Dünyada bir misafir olduğumuzu, şu fâni hayatın ahirete hazırlık yurdu olduğunu unutmayalım. Taşıdığımız sorumluluğun meşakkatli ama kıymetli olduğunun idrakinde bir hayat sürelim. Dünyalık ne varsa, hepsine bir yolcu kadar değer verelim.
Sorumluluk duygusunu kuşanmanın erdemiyle, Müslüman olarak yaşamanın izzetiyle Allah’ın huzuruna varalım. Nihai hedefimizin Allah rızası olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Her günümüzü, Rabbimizin rızasına uygun faydalı işlerle, salih amellerle, iyilik arzusu ve tefekkür sermayesi ile değerlendirip kurtuluşa erelim.