Bu akşam, hep birlikte mübarek Mirâç Kandilini idrak edeceğiz. Bizleri rahmet ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açıldığı bu geceye eriştiren Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Mirâç gecemiz mübarek olsun. Memleketimiz ve tüm dünya Müslümanları için hayırlara, huzura ve berekete vesile olsun.
Mekke’de müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları zulüm ve şiddet tahammül sınırlarını aşmıştı. Müslümanlar üç yıl boyunca her türlü insani ve ticari ilişkiyi ortadan kaldıran büyük bir boykota maruz bırakılmışlardı. Boykotun sona erdiği günlerde Resûlullah Efendimiz (s.a.s.), önce kendisini daima destekleyen amcası Ebû Tâlib’i, sonra da çok sevdiği hanımı Hz. Hatice’yi kaybetmişti. Hüznün gönülleri kuşattığı, ümitlerin tükenme noktasına geldiği bugünlerde Yüce Allah, habibi Muhammed Mustafa’yı huzuruna kabul ederek İsrâ ve Mirâç ile şereflendirdi.
Resûl-i Ekrem (s.a.s) gecenin bir anında Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya yolculuk etmiş, “İsrâ” adı verilen bu yolculuk, Kerim kitabımzda söyle ifade edilmiştir:“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra Suresi 1). Mirâç ise; rahmet ve hikmet dolu bu gecede, Peygamberimizin Mescid-i Aksâ’dan göklere yükselip Yüce Allah’tan vahiy almasıdır.
Mirâç, Cenab-ı Hak’tan gelen davete icabet ederek kulluğun gereklerini yerine getirerek, her adımda O’na yaklaşmaktır. Mirâç, maddeden uzaklaşarak manaya ulaşmak; fânî olandan vazgeçip bâkî olana yönelmektir. Mirâç, gönül dünyamıza yaptığımız yolculukla imanımızı güçlendirmek ve sıdk makamına erişmektir. Mirâç, tıpkı Peygamberimizin mübarek yolculuğunda olduğu gibi, Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes bağı korumaktır. Zira Kudüs, bizim gözbebeğimizdir, dilimizdeki dua, yüreğimizdeki yaradır. Kudüs ve Mescid-i Aksâ, bize Peygamberimizin emanetidir. Bizler biliriz ki, mümin mirâçsız, mirâç da Mescid-i Aksâ’sız olmaz. Peygamberimizi derin bir üzüntüden kurtarıp teselli veren mirâç, elemi, kederi, çaresizliği ve ümitsizliği bir kenara bırakarak yeniden yola koyulmayı anlatır. Her zorlukla beraber bir kolaylığın olduğuna inanmayı, Rabbimizin rahmetinden ümidi kesmemeyi öğretir. Mirâcı anlayan mümin, zamanın ve mekânın yegâne sahibi olan Yüce Allah’ın birliğine, büyüklüğüne ve sonsuzluğuna şahitlik eder. Mirâcı model alan toplum, hak, adalet, dürüstlük, merhamet, kardeşlik ve fedakârlık gibi erdemlerle yücelir.
Rabbimiz, İsrâ Sûresinde koyduğu ilahî ilkelerle hem iman hem de ahlâk bakımından kemale ermemizi murat eder. İsrâ suresi bize, Allah’a ortak koşmamayı, yalnız O’na ibadet edip yalnız O’ndan yardım istemeyi, anne ve babaya hürmet etmeyi, güzel davranmayı ve onların dualarını almayı öğütler. Akrabaya, yoksula, yolda kalmışlara iyilik etmeyi, cimrilik yapmamayı, müsrif ve savurgan da olmamayı tavsiye eder. Bu surede anlatıldığına göre, bir mümini mirâç misali yüceltecek olan, geçim kaygısıyla çocuklarını öldürmemektir. Zinaya yaklaşmamaktır. Kimsenin canına kıymamaktır. Yetimin malına el uzatmamaktır. Verdiği sözü yerine getirmektir. Ölçü ve tartıda eksiklik ve noksanlık yapmamaktır. Doğruluk üzere olmaktır. Bilmediği bir şeyin ardından körü körüne gitmemek, kesin bilgi sahibi olmadan hüküm vermemektir. Yeryüzünde böbürlenerek yürümemektir. Kibirlenmemek ve gururlanmamaktır. Çünkü bütün bunlar Rabbimizin sevmediği şeylerdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) mirâçtan bize hediyelerle dönmüştür. “Gözümün nuru” diye nitelediği beş vakit namaz, mirâç hediyelerinin ilkidir. Namaz bizim mirâcımızdır. Namaz bizim dirilişimizdir. Namaz bizim kurtuluşumuzdur. Bizler namazla arınır, her türlü kötülükten korunur, mescitlerde buluşuruz. Vaktinde kıldığımız namazlarımız, en hayırlı amelimizdir. Miracın ikinci hediyesi, Allah’a ortak koşmayan kimselerin günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete girecekleri müjdesidir. Miracın üçüncü hediyesi ise, “Âmenerrasulü” diye başlayan Bakara suresinin son iki ayetidir. Bizler her gün yatsı namazından sonra bu ayetleri okur, imanımızı dile getiririz. Rabbimizin bize öğrettiği dualarla O’na yalvarır ve teslimiyetimizi ifade ederiz. Yazıma Miraç hediyesi olan bu ayetlerde geçen dualarla son vermek istiyorum: “Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla ve bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”(Bakara Suresi 286 )