Erdoğan`ı devirmek isterken, kendini devrilmekten koruyamaz hale gelmek.
Demokrasiye ve halk iradesine sahip çıkmak varken, kaosa yeltenmek ve neticede kendi koltuğuna bile sahip çıkamaz duruma düşmek.
CHP`den ve Kemal Kılıçdaroğlu`ndan bahsediyorum.
2010`da Deniz Baykal`ın aşağılık bir operasyonla Genel Başkan`lıktan uzaklaştırılması sonrası Kılıçdaroğlu adeta “zorla” oturtuldu o koltuğa. Kurultay`dan bir gün öncesinde bile, Deniz Baykal`a haber göndererek, “Namusum ve şerefim üzerine aday olmayacağım. Ben Baykal`a ihanet etmem” diyordu.
O gece Kılıçdaroğlu Riksos Otel`in 10. Katında bir grup yüksek yargı mensubu ve üst düzey subayla toplantıdaydı. Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa ikna edilmeye çalışılıyordu. Bu olağanüstü koşullarda Başkan olduğu takdirde başının beladan kurtulamayacağını biliyordu ve direniyordu. Peki kimdi Kılıçdaroğlu`nu, CHP Genel Başkanı olmaya zorlayanlar. Niye ille de O`nu istiyorlardı? Savcı Sayan, O gece kimlerin orda olduğunu biliyor. Hepsinin ismini hatırlamasa da yüzleri gözünün önünde.
Düz mantıkla, “ Baykal`ın ipini çekenler kimlerse, Kılıçdaroğlu`nu CHP`nin patronu yapmak isteyenler de onlar” demek hiç de zorlama bir yorum olmaz. Zaten, Deniz Baykal`ın zihnini kurcalayan sorulardan biri de hep bu oldu. Daha doğrusu Baykal, üç şüphe üzerinde yoğunlaştı: 1) Bu kumpası CHP içinden rakipleri düzenlemişti 2) Siyasi rakipleri yani hükümet çevreleri düzenlemişti 3) Bunların dışında bir derin güç kimi odaklarla da işbirliği yaparak düzenlemişti.
Baykal`ın en büyük yanlışı, bu kumpası CHP`yi dizayn etmeye çalışan uluslar arası güçlerle birlikte FETÖ`nün yapmış olabileceği ihtimalini devre dışı bırakmasıydı. Fetullah Gülen, Baykal`ı aramış, “Biz yapmadık” demiş, Baykal da inanmıştı. İyi de niye bu kadar çabuk inanmıştı. Yoksa, inanmak işine mi gelmişti? Zira, Baykal, yakın çevresine 15 Temmuz`dan hemen sonra, “Hala çok güçlüler, korkuyorum” diyerek FETÖ`den çekindiğini anlatmıştı. Çünkü, Baykal`ın çevresi, kumpası FETÖ`nün yaptığına inanmaktan öte kumpasta görev alan FETÖ`cü polislerin tutuklanmasıyla gerçeği görmüştü. 15 Temmuz`dan sonra ise kanlı işgal girişiminde bulunan FETÖ`ye karşı, Baykal`ın yumruğu masaya vurmasını bekliyorlardı. Ama o yumruk Baykal`dan bir türlü gelmiyordu. Baykal`ın hem FETÖ`ye, hem de FETÖ ile işbirliği yapmış olma ihtimali bulunanlara karşı naifliği zihinleri yakıyordu.
Deniz Baykal`ın, yedi yıldır on seçim kaybeden CHP yönetimine karşı sessizliği, Kılıçdaroğlu ile iktidar umutlarını kaybeden CHP`lileri de hüsrana uğratıyordu. Baykal susuyordu. Referandum`dan iki ay önce Esenboğa`da kendini karşılamaya gelen gönüldaşları, “Ne yapacağız” dediğinde, “Ben size ‘evet` de verin diyemem ‘hayır` da verin diyemem” derken, ne olmuştu da 16 Nisan`da “hayır” çıkması adına, kendini Kılıçdaroğlu`ndan daha çok paralamış, Kılıçdaroğlu salon toplantılarıyla yetinirken, Baykal mitingler düzenlemişti? Hiç kimse anlamıyordu…
Görünen o ki, CHP`de kaynatılacak bir kazanın altına Baykal odun atmayacak.
Ancak, Baykal`dan umudunu kesenler CHP`de boş durmuyor ve durmayacak gibi görünüyor.
Fikri Sağlar, son Parti Meclisi toplantısında adeta ortalığı ayağa kaldırdı.
Kılıçdaroğlu`nun yüzüne karşı çok sert ifadeler kullandı. “Yapamıyorsun bırak, çek git!” diye bağırdı. Kılıçdaroğlu`nu “korkak politikalar” üretmekle suçladı. Sağlar`ın bu çıkışı karşısında Parti Meclisi üçe bölündü. “Suskunlukla karşılayanlar”, “Sağlar`ı destekleyenler”, “Sağlar`a aşırı tepki gösterenler”. Bir ara tansiyon o kadar yükseldi ki, iş küfürleşmeye kadar vardı. Fikri Sağlar, Parti Meclisi`ni “Yeter artık!” diye bağırarak terk etti.
Bu hafta CHP`nin önünde, Salı günü grup toplantısı var. Çarşamba ve Perşembe günü ise İl Başkanları bir araya gelecek. Grup toplantısında kapalı oturum yapılacak mı bilmiyorum. Kılıçdaroğlu, kapalı bölüm yapmaya cesaret edemeyebilir. Zira basına kapalı bölüm olursa, söz alacak üç isim var. Fikri Sağlar, Muharrem İnce ve İlhan Kesici.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce var gücüyle Olağanüstü Kurultay için bastıracak.
İlhan Kesici ise şayet konuşursa, ne yardan ne serden geçecek. Konuşmasında CHP`nin stratejik hatalarını akademik bir dille anlatacak. Kılıçdaroğlu`na bayrak kaldırıyor gibi görünmeyecek ama eğer genel başkanlık yarışı olursa “beni de unutmayın” mesajı verecek.
Peki CHP`de Olağanüstü Kurultay toplanır mı? Toplanırsa, Kılıçdaroğlu gider mi? Giderse, yerine kim gelir? CHP referandum sonrası bu sorularla çalkalanıyor ve kafalar oldukça karışık. Bugünkü delege yapısı ile Kılıçdaroğlu`nu olağanüstü kurultaya zorlamak ve devirmek neredeyse imkansız. Ancak, parti içi ihtilalin önünün açılması anlamında adımlar atılabilir.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce güç birliği yaparsa belki sonuç alabilirler. Şu an itibariyle görünen o ki Çarşamba-Perşembe günleri yapılacak il başkanları toplantısında 10-15 arasında il başkanı olağanüstü kurultay çağrısı yapacak. Belki bunu yazılı bir deklarasyona dönüştürebilirler. Eğer olağanüstü kurultay isteği deklarasyona dönüşürse, Kılıçdaroğlu`nu zorlu bir yaz döneminin beklediği söylenebilir. Zira olağanüstü kurultay isteyen il başkanlarının sayısı yaz boyunca 10-15`ten 35-40`a çıkabilir.
Anasayfa
Yazarlar
Latif ŞİMŞEK
Yazı Detayı
Bu yazı 1189+ kez okundu.
Kılıçdaroğlu’nu Kim Gönderecek?
Erdoğan`ı devirmek isterken, kendini devrilmekten koruyamaz hale gelmek.
Demokrasiye ve halk iradesine sahip çıkmak varken, kaosa yeltenmek ve neticede kendi koltuğuna bile sahip çıkamaz duruma düşmek.
CHP`den ve Kemal Kılıçdaroğlu`ndan bahsediyorum.
2010`da Deniz Baykal`ın aşağılık bir operasyonla Genel Başkan`lıktan uzaklaştırılması sonrası Kılıçdaroğlu adeta “zorla” oturtuldu o koltuğa. Kurultay`dan bir gün öncesinde bile, Deniz Baykal`a haber göndererek, “Namusum ve şerefim üzerine aday olmayacağım. Ben Baykal`a ihanet etmem” diyordu.
O gece Kılıçdaroğlu Riksos Otel`in 10. Katında bir grup yüksek yargı mensubu ve üst düzey subayla toplantıdaydı. Kılıçdaroğlu, genel başkanlığa ikna edilmeye çalışılıyordu. Bu olağanüstü koşullarda Başkan olduğu takdirde başının beladan kurtulamayacağını biliyordu ve direniyordu. Peki kimdi Kılıçdaroğlu`nu, CHP Genel Başkanı olmaya zorlayanlar. Niye ille de O`nu istiyorlardı? Savcı Sayan, O gece kimlerin orda olduğunu biliyor. Hepsinin ismini hatırlamasa da yüzleri gözünün önünde.
Düz mantıkla, “ Baykal`ın ipini çekenler kimlerse, Kılıçdaroğlu`nu CHP`nin patronu yapmak isteyenler de onlar” demek hiç de zorlama bir yorum olmaz. Zaten, Deniz Baykal`ın zihnini kurcalayan sorulardan biri de hep bu oldu. Daha doğrusu Baykal, üç şüphe üzerinde yoğunlaştı: 1) Bu kumpası CHP içinden rakipleri düzenlemişti 2) Siyasi rakipleri yani hükümet çevreleri düzenlemişti 3) Bunların dışında bir derin güç kimi odaklarla da işbirliği yaparak düzenlemişti.
Baykal`ın en büyük yanlışı, bu kumpası CHP`yi dizayn etmeye çalışan uluslar arası güçlerle birlikte FETÖ`nün yapmış olabileceği ihtimalini devre dışı bırakmasıydı. Fetullah Gülen, Baykal`ı aramış, “Biz yapmadık” demiş, Baykal da inanmıştı. İyi de niye bu kadar çabuk inanmıştı. Yoksa, inanmak işine mi gelmişti? Zira, Baykal, yakın çevresine 15 Temmuz`dan hemen sonra, “Hala çok güçlüler, korkuyorum” diyerek FETÖ`den çekindiğini anlatmıştı. Çünkü, Baykal`ın çevresi, kumpası FETÖ`nün yaptığına inanmaktan öte kumpasta görev alan FETÖ`cü polislerin tutuklanmasıyla gerçeği görmüştü. 15 Temmuz`dan sonra ise kanlı işgal girişiminde bulunan FETÖ`ye karşı, Baykal`ın yumruğu masaya vurmasını bekliyorlardı. Ama o yumruk Baykal`dan bir türlü gelmiyordu. Baykal`ın hem FETÖ`ye, hem de FETÖ ile işbirliği yapmış olma ihtimali bulunanlara karşı naifliği zihinleri yakıyordu.
Deniz Baykal`ın, yedi yıldır on seçim kaybeden CHP yönetimine karşı sessizliği, Kılıçdaroğlu ile iktidar umutlarını kaybeden CHP`lileri de hüsrana uğratıyordu. Baykal susuyordu. Referandum`dan iki ay önce Esenboğa`da kendini karşılamaya gelen gönüldaşları, “Ne yapacağız” dediğinde, “Ben size ‘evet` de verin diyemem ‘hayır` da verin diyemem” derken, ne olmuştu da 16 Nisan`da “hayır” çıkması adına, kendini Kılıçdaroğlu`ndan daha çok paralamış, Kılıçdaroğlu salon toplantılarıyla yetinirken, Baykal mitingler düzenlemişti? Hiç kimse anlamıyordu…
Görünen o ki, CHP`de kaynatılacak bir kazanın altına Baykal odun atmayacak.
Ancak, Baykal`dan umudunu kesenler CHP`de boş durmuyor ve durmayacak gibi görünüyor.
Fikri Sağlar, son Parti Meclisi toplantısında adeta ortalığı ayağa kaldırdı.
Kılıçdaroğlu`nun yüzüne karşı çok sert ifadeler kullandı. “Yapamıyorsun bırak, çek git!” diye bağırdı. Kılıçdaroğlu`nu “korkak politikalar” üretmekle suçladı. Sağlar`ın bu çıkışı karşısında Parti Meclisi üçe bölündü. “Suskunlukla karşılayanlar”, “Sağlar`ı destekleyenler”, “Sağlar`a aşırı tepki gösterenler”. Bir ara tansiyon o kadar yükseldi ki, iş küfürleşmeye kadar vardı. Fikri Sağlar, Parti Meclisi`ni “Yeter artık!” diye bağırarak terk etti.
Bu hafta CHP`nin önünde, Salı günü grup toplantısı var. Çarşamba ve Perşembe günü ise İl Başkanları bir araya gelecek. Grup toplantısında kapalı oturum yapılacak mı bilmiyorum. Kılıçdaroğlu, kapalı bölüm yapmaya cesaret edemeyebilir. Zira basına kapalı bölüm olursa, söz alacak üç isim var. Fikri Sağlar, Muharrem İnce ve İlhan Kesici.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce var gücüyle Olağanüstü Kurultay için bastıracak.
İlhan Kesici ise şayet konuşursa, ne yardan ne serden geçecek. Konuşmasında CHP`nin stratejik hatalarını akademik bir dille anlatacak. Kılıçdaroğlu`na bayrak kaldırıyor gibi görünmeyecek ama eğer genel başkanlık yarışı olursa “beni de unutmayın” mesajı verecek.
Peki CHP`de Olağanüstü Kurultay toplanır mı? Toplanırsa, Kılıçdaroğlu gider mi? Giderse, yerine kim gelir? CHP referandum sonrası bu sorularla çalkalanıyor ve kafalar oldukça karışık. Bugünkü delege yapısı ile Kılıçdaroğlu`nu olağanüstü kurultaya zorlamak ve devirmek neredeyse imkansız. Ancak, parti içi ihtilalin önünün açılması anlamında adımlar atılabilir.
Fikri Sağlar ve Muharrem İnce güç birliği yaparsa belki sonuç alabilirler. Şu an itibariyle görünen o ki Çarşamba-Perşembe günleri yapılacak il başkanları toplantısında 10-15 arasında il başkanı olağanüstü kurultay çağrısı yapacak. Belki bunu yazılı bir deklarasyona dönüştürebilirler. Eğer olağanüstü kurultay isteği deklarasyona dönüşürse, Kılıçdaroğlu`nu zorlu bir yaz döneminin beklediği söylenebilir. Zira olağanüstü kurultay isteyen il başkanlarının sayısı yaz boyunca 10-15`ten 35-40`a çıkabilir.
Ekleme
Tarihi: 26 Nisan 2017 - Çarşamba
Kılıçdaroğlu’nu Kim Gönderecek?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.