Sevdiğiniz adamı, değil bir başka bir kadınla, işiyle bile zor paylaşırken, bazı kadınların nasıl olup da bu duruma kayıtsız kaldığını düşünmemek elde değil. Bir kadın nasıl oluyor da "diğer kadın" olmayı kabul ediyor? Konunun uzmanları, aldatılma sonrası yaşanan sürece farklı yaklaşımlar getiriyor.
Aldatılan kadının erkeğini terk etmemesinin, aldatılmayı kabullenmesinin başlıca nedeni erkeğin maddi gücüdür. Kadın aldatan erkeği terk ettiğinde erkeğin mal varlığını da terk etmiş olacak. Bu da ömür boyu rahat bir hayata “güle güle” demek ve gelecek kaygısını buyur etmektir. Kadının kendi mal varlığı varsa, çalışıyorsa ve gelecek kaygısı yoksa bile yeni kadının kendi yerine geçip rahat bir hayatı yasaksız şekilde yaşamasını istemez. Bu yüzden erkeğe ihtiyacı olmasa bile yeni kadına rahat vermemek için erkeği terk etmez. Maddi gücü olmayan ve çalışmayan kadınlar için ise aldatılmayı kabullenmek mecburidir. Kadın baba evine dönemez, dönse geçinemez, belki de istenmez. Aldatılmanın yükü altında ezilen kadın, bir de ekonomik sıkıntıyı yüklenmek istemez. Hem parasız olan hem aldatan hem de aldatması kabullenen erkekler de var. Bu durumda ya çocuk vardır ya da kadın yalnız kalmayı göze alamıyordur.
Çocuğu olan pek çok kadın ailesinin bölünmemesi, çocuğunun çarpık bir aile ortamında yetişmemesi için aldatılmaya göz yumuyor. Aldatılarak kadınlığı aşağılanmış bazı kadınlar ise kendilerine güvenini yitiriyor, yeniden bir ilişki kuramayacağını düşünüyor. Yalnızlık korkusu ağır basıyor ve erkeğini içi sızlaya sızlaya paylaşıyor.
Tüm bunlar aldatılmayı kabullenmenin görünen yüzü ve somut nedenleri. Bir de bunun ezelden beri süregelen psikolojik hazırlık süreci var. Kadınlara “Bütün erkekler aldatır, erkek dediğin aldatır, aldatmayan erkek yok, her erkek bir gün mutlaka aldatır.” düşünceleri ekiliyor yıllar yılı. Kadın, aldatılma karşısında ilk başta büyük tepki gösterse de bu düşünceler hatıra geliyor ya da getiriliyor ve kadın yavaş yavaş aldatılmışlık durumuna alışıyor. “Her kadın bir gün mutlaka aldatılmayı tadacak” evrensel kanunu sayesinde kadın bu durumu kabulleniyor. Kanuna kim karşı gelebilir!
Peki ya kadın erkeğini çok seviyorsa diye soruyorsunuzdur. İşte o kadın çok sevdiği, âşık olduğu, delicesine arzuladığı erkeği bir başkası ile paylaşma fikrine katlanamıyor ve yüreği aşk acısı ile dolu halde çekip gidiyor. Âşık bir kadın, aldatılmayı kabul etmeyecek tek kadındır diyebiliriz.
Aldatılan kadının boşanmamasına gerekçe olarak saydığımız tüm diğer sebeplerin yanında Kemer'de ek olarak konunun uzmanlarını dahi şaşırtacak yeni bir yaklaşım ortaya çıktı. Sizlerde duyduğunuzda en az bizim kadar şaşıracağınız. Kanımca "Boşanırsanız Neşe ve Paşa mutlu olacak!" tezi bilim dünyasını bile karıştıracaktır.
Aslında kendince "Neşe ve Paşa mutlu olur..." "aman sakın mutlu olmasınlar..." diye çabalayarak insanın kendini mutsuzluğa mahkum edip, gururundan ve kişiliğinden vazgeçebilmesi nasıl bir bakış açısıdır? O da gerçekten zihinlere durgunluk veren ayrı bir bilimsel araştırma konusu...
Bu durumu ve aslında gerçek boşanamama sebebini irdeleyecek olursak bir kadını göz önümüze getirelim.. Bu kadın ilk evlendikleri günden itibaren hiç çalışmamış, sigara parasını dahi kendisinden almış olan eşi için tüm manevi duyguları bir kenarıya bırakıp, eşine siyasi mevki kazandırabilmek düşüncesiyle kendi babasının maddi imkanları ile desteklemiş olsun. Bu amaç doğrultusunda yıllarca kendilerine maddi-manevi destek verip, düğünlerine kadar yapmış, çocuklarının yeri gelmiş özel okullarını ödemiş, yıllarca evinin geçimine destek vermiş, kendi öz, en yakın akrabasının türlü bahaneler üreterek, yerel seçimlerde karşısında çorapları delininceye kadar sokaklarda gezip, seçim sonrasında bu delik çoraplı ayağının resmini çekip, çerçevelettirip kocasının makam odasına asıp, sosyal medyada "bu zafer böyle kazanıldı" diyerek yayınlasın ve o koca kadın sayesinde mevki sahibi olduktan sonra, bu mevkiiyi sonuna kadar kullanıp kadını her fırsatta aldatsın. Gitsin birlikte olduğu kadınlara aş versin, iş versin. Kadının imkanlarını kullanıp ev tutsun, araba alsın. Hatta ve hatta bu kadıncağız gitsin eşini takip etsin ve eşini alış-veriş yapıp eli kolu dolu bir şekilde sevgilisine tuttuğu eve tam girecekken yakalasın... Bir kadın bu kadar emek, zaman, maddiyat harcayıp, kan bağlarını hiçe sayıp, ahdı vefasızlık yaptıktan sonra hangi yüzle, nasıl boşanabilir ki?? Bu duruma düşen hangi kadın boşanmayı göze alabilir? Gerçekten çok zor bir durum ve işin içinden çıkılacak gibi değil. Hanımağamız bu düştüğü durumdan kendince "Kocam çok yakışıklı. Tabi ki yapar!.." pişkinliğini takınıp, tribüne oynayıp, programlarda kocası ile boy göstermeye, kendini kandırmaya ve teselli etmeye devam ededursun diyerek, bu tarz örneklerin çok fazla çıkabileceğini hiç zannetmemekle birlikte, Rab'bim hiç bir kadını böyle bir çıkmaza ve duruma düşürmesin temennisiyle herkese Hayırlı Cumalar diliyorum.
Sevgiyle kalın...