Bazen insanı şaşırtan öyle şeyler duyuyoruz ki, duyduklarımız karşısında kendi acımızı unutup ağzımız açık kalabiliyor. Evimizin Kemer Belediyesi tarafından kin ve intikam amaçlı yıkılması üzerine tabiki birçok sevenimiz, hatta bir zamanlar "önceden sevmeyip şu andaki yönetim sayesinde sevmeye başlayanlarımız da" olmak üzere geçmiş olsun dilekleri için aradılar. Bunlardan biri bana bir durumu anlattı. Kemer'de kendi halinde hayatını idame ettirmeye çalışan bir arkadaşımız vardı. Bu kadıncağız sevip saydığım, fakat 2 yıldır hiç irtibatımın olmadığı, güleç yüzlü, girişken ve espritüel bir arkadaşımızdı. Mustafa beyin döneminde kadınlarımızın toplanıp gün, yaş günü yapabileceği, hatta ev yapımı ürünlerini hem üretip, hem satıp, hem alabileceği bir kafe açmıştı. İşletmesine ortalama 3-4 kere ancak gidebilmiştim. Hatta bunlardan biride açılışındaydı. 2 senedir Antalya'da olduğum ve Pandemi nedeniyle birçok kişiyle irtibatım koptuğu için de kafenin akıbetini tabi ki bilmiyordum. Ne olmuş dersiniz? Kafe yıkılmış. Hadi tahmin edin hangi sebepten dolayı? Kafenin adını söyleyeyim ipucu olarak.. "Neşeli Kafe" Aklınıza geldi mi bilmem fakat o kadar art niyetli olabileceğinize inanmadığımdan fazla bekletmeden söyleyeyim… 'Adından dolayı"... Evet, evet benim gibi ağzınız açık kalıp şaşırabilirsiniz. Gerekçe ise onlara göre kadıncağızın bana sempatisi varmış ve bu yüzden adını "Neşeli Kafe" koymuş. Bizim dönemimizde açılan bir kafe olup, oraya bir kaç kere gitmiş, hatta açılışını Mustafa Gül yapmış olmasına rağmen inanın ben hiç kafenin adını üzerime alınmamışken bu nasıl bir kompleks, bakış açısı, kin ve korkudur ki isim benzerliği olan bir tabelaya bile tahammül edilemiyor... Yazık ki çok yazık... Emeğe yazık, yatırıma yazık, insanlığa yazık... Hele özellikle Kemer’in Hanım ağası bir kadının isminden dolayı bu kafe ile uğraşıp yıktırması ayrı bir yürek sızlatan durum. Kadının kadına yaptığına bak diyemeyeceğim çünkü bu kadın bizim evinde yıkılmasında da başrollerde oynamıştır. (Bu psikolojik durumu ayrı bir yazımda ele alacağım.)
Bu durum yüzünden beynimde aynı zamanda birçok deli sorular oluştu. Bunu anlatan arkadaş bizim "Yapı Belgesi" alınmış ve imar affından yararlanmış olan evimizi yıktıkları için geçmiş olsun için aramamış olsaydı (Bu arada belediye olarak belgelerle haklılıklarını ispatlamaya çalışıyorlar… Tabi tabi bizde zaten hiç belediyecilikle alakamız yok ve bunu yuttuk. İnanın daha belediyeyi teslim almadan seçimin hemen ertesi günü zafer sarhoşluğu ile "kepçeyi getirin, Mustafa Gül'ün evini yıkmaya gidiyoruz.." da diyen başkasıydı asla hanım ağamız değildi..) ben bunu 1 senedir duymadığım gibi hala da duymamış olacaktım. Türlü bahanelerle daha duymadığımız kaç ekmekle oynadılar diye düşünmeden edemiyorum. Daha kaç gariban, ekmeğinin peşinde olan kadın ya da erkek bu şekilde tacize maruz kalıp sessizce işletmesinden vazgeçirilip hakkını bile arayamadı acaba?
Ayakları üzerinde durmak isteyen kadın işletmecilere destek verileceğine tersine köstek olup, saçma sapan bir bahaneyle kafelerini yıkıp, hayallerini ve ayakta durma çabalarını yok etmek, ceza yazmak, icraya vermek nedir ve nasıl bir zihniyettir? Bu soruların cevabını araştırma zevkini korku, ben yaparım olur ve tehditlerle yönetilen Kemer halkına bırakıyorum.
Küçük bir mahalle kafesinde adımı tahammül edemeyen hanım ağaya bir sözüm olacak… "Ben hep mütevazı, öğrendiğini herkesle paylaşan, yenilikçi, iyi niyetli, güler yüzlü olarak Kemer'e imzamı attım. Yerimi doldurmak biraz zor olacak... İsmimi tabelalardan kaldırtsan da gönüllerden kaldıramayacaksın. Fakat sen nasıl anılıyorsun ya da anılacaksın otur ve bir düşün… Senin gibi anılabilmeyi başarmak ta gerçekten büyük başarı.Ve seninde yerin zor dolacağı kesin…"
Hz. Mevlana'nın 7 öğüdü ile kapanışı yapıyor ve tüm okuyucularıma hayırlı Cuma'lar diliyorum.
-Cömertlik ve yardım etme konusunda akarsu gibi ol.
- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
- Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol.
- Hoşgörülülükte deniz gibi ol
- Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Sevgiyle kalın…