Epeydir aklıma takılıyor..
Halkına “gerektiği gibi” hizmet etmeyen, kente yapılması gereken “asli hizmetler” yerine eğlendirmeyi yeğleyen belediye başkanlarını Valilerimiz neden suskun ve sessiz bir şekilde seyrediyor?
Niye bu belediye başkanlarını uyarılmıyor?
Hatta, “hizmet” ile “eğlence”yi birbirine karıştıran ve “kültür ve spor faaliyetleri” adı altında belediye bütçesinin çoğunu HEBA EDEN başkanlara “artık asli ve öncelikli görevlerinizi yapın” denmiyor?
Veya görevden alınmıyor?
…
Bir dakika..
Valiler, belediye başkanlarına karışamaz mı, görevden alamaz mı acaba?
Gelin önce buna bir bakalım..
…
1982 Anayasası ile başlayan bir serüven bu..
Belediye Başkanlarının idari vesayet doğrultusunda İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılması bu Anayasa ile başladı..
Daha önceki Anayasalarda böyle bir şey yoktu..
Belediyeler üzerindeki idari vesayet yetkisi genel olarak 2005 yılında kabul edilen 5393 sayılı Belediye ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunuyla hafifletilmişti..
Ancak 2016 yılında yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname sonrasında “teröre destek verdikleri” gerekçesiyle belediye başkanları görevden alınmaya başladı..
Yerine yapılan görevlendirmenin de belediye meclisince seçim yoluyla değil, İçişleri Bakanı veya Valilerce atama yoluyla gerçekleşmesi hükmü getirildi..
…
Yani?
1- Gerek 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de belirtildiği gibi “teröre destek verdikleri” zaman..
2- Gerek 5393 sayılı kanunda “öngörülen durumlar” yerine getirilmediği zaman..
İçişleri Bakanı ya da VALİLER, belediye başkanlarının yerine görevlendirme yapabilir..
…
Peki, nedir bu kanunda öngörülen “belediye görevleri”?
5393 sayılı kanunun 14 maddesinin A fıkrası şöyle diyor:
“İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları, sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır.”
…
Dönelim Antalya’ya..
Ya da CHP’li başkanların yönettiği bütün il ve ilçelere dönelim..
Özetle; kanunda sözü edilen görevlerin içinden sadece,
1- Kültür ve sanat (yani; konser, festival, dans, eğlence),
2- Spor (yani; ağırlıklı olarak yağlı güreş),
3- Meslek ve beceri kazandırma (yani; kurslar)
gibi işlere mesailerinin ve paralarının çoğunu harcıyor..
“İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, öğrenci yurdu, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik” gibi görevleri unutuyor, ya yapmıyor ya da beceremiyor..
…
Sayın Vali’m;
Yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma, ama daha çok ASLİ görevlerini yapmama konusunda Antalya’daki başkanlar hakkında bir sürü söylenti çıkıyor..
Elinizin altında devletin bütün imkanları var; siz hangi Başkan’ın hangi naneyi yediğini biliyor olmalısınız..
Sözlükler TERÖRÜ, “genellikle siyasal bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylem” olarak tanımlıyor..
Evet, “teröre destek veren” başkanlar görevden alınıyor..
İyi de..
1- Yasada belirtilen görevlerini gerektiği gibi yapmamak..
2- Milletin parasını ağırlıklı olarak festival ve konserlere harcamak..
3- Altyapı, yol, kavşak, toplu ulaşım gibi işlerin zamanında yapılmadığı için birikmesi ve “büyük bir sorun” yumağı haline gelmesi ile insanların kent yaşamında işkence çektirmek..
Ve bu gibi eylemler de, yani “iktidarı suçlu göstermek için siyasi amaçları doğrultusunda vatandaşı yıldırmak, hayatından bezdirmek”..
TERÖR değil de nedir?
Bu nedenle;
Bu başkanlar “kanunda öngörülen” görevleri layıkıyla yapmadıkları için, “görevden alınmayı” hak etmiyorlar mı?
“Görevden alın” demiyorum, ama en azından uyarılması, kulaklarının çekilmesi gerekmiyor mu?
…
Sayın Vali’m..
Emin olun, vatandaş sizden bunu bekliyor..