“Let’s Do It Vakfı”nca dünya çapında gerçekleştiren 17 Eylül Dünya Temizlik Günü etkinliklerine Antalya Muratpaşa’dan yaklaşık 200 gönüllü katılmış.. Falezlerde ve denizde öyle bir temizlik yapmışlar ki.. Yayınladıkları haber bültenlerine bakacak olursanız; yılın kalan bölümünde başka bir temizliğe falan hiç gerek yok.. Aynı şekilde, Antalya Büyükşehir Belediyesi de bu “Temizlik Günü”nde sahilde temizlik etkinliği düzenlemiş.. Ve bunları “GÜZEL ve HOŞ SÖZLER”le kamuoyuna aktarıyorlar.. … Eminim, belediyelerin çoğu benzer etkinliklerle “bakın temizliğe ne kadar düşkün bir belediyeyiz” gösterişini bol bol yapmıştır.. Ama ben niye sadece Muratpaşa ve Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni öne çıkarıyorum? Çünkü, her iki belediye de hemen her yıl “Çevre ödülü” alıyor.. Aldıkları bu ödülleri afiş yaptırıp Bilboardlara astırıyor ve vatandaşa hava atıyor.. “Yahu bunlar gerçekten çevreye ve temizliğe önem veriyor mu” diye her iki belediyenin de sorumlu oldukları cadde ve sokakları geziyorsunuz, “çöpten ve pislikten” geçilmediğini görüyorsunuz.. Videosunu veya fotoğrafını çekip sosyal medyada yayınlıyorsunuz, bu iki belediyeden de hiç ses çıkmıyor.. Ödüllerini “SÜSLÜ SÖZLER”le afişlere çıkıyor, ama pisliklerini gösterdiğinizde bir anda kör ve sağır oluveriyorlar.. Muratpaşa’nın sorunlarıyla ilgili kurulan ve 100 personelin çalıştığı TURUNÇ MASA ne iş yapar ya da ne işe yarar gerçekten bilmiyorum.. Yani; bildiğimiz ve gördüğümüz tek şey, “süslü laflar çok, ama dişe dokunur icraat yok”.. … Sahilde temizlik etkinliği düzenleyen Büyükşehir Belediyesi ise bambaşka bir alem.. Dikkat edin; milleti eğlendirmek ve dikkatini kentin önemli işlerinden uzaklaştırmak için adeta beyinlerini zorluyorlar.. 3.5 yıldır EĞLENCE adına düzenlenen onlarca etkinlik var.. Şimdi de ortaya, adına “Hobifest” dedikleri “Türkiye’nin ilk ve tek festivali” diye bir şey çıkardılar.. Gideniniz vardır.. Antalya’nın nefes boruları tıkanırken ve yol ve kavşak üretme konusunda bir tane bile somut adım atılmazken, Hobifest adı altında sadece eğlence amaçlı düzenlenen böyle bir etkinliği hoş görebiliyor musunuz? Özetle; Muhittin Böcek’i de güreşlerde, FEST’lerde gülücükler atarken paylaşılan fotoğraflarıyla biliyoruz.. … Bu noktada, Konfüçyus’un şu meşhur hikayesini hatırlatmak istiyorum.. Yukarıda yazdıklarımı çok iyi sonuçlandırıyor.. … Konfüçyus, “Hükümdar”ın isteği üzerine bir süre için şehrin yönetiminde olmayı kabul eder.. Kenti yedi gün boyunca izler.. Yedinci gün, “yüksek memur” Şao-Çeng’i idam ettirir ve cesedin üç gün açıkta kalmasını emreder.. Bu uygulamaya Konfüçyus’un öğrencileri çok şaşırır.. Ve sorarlar: “Şao-Çeng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı.. Siz şehrin yönetimini aldıktan sonra ilk işiniz onu astırmak oldu.. Bu yaptığınız doğru mudur? Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı..” Konfüçyüs şu cevabı verir: “Dünyada beş ağır suç vardır.. Haydutluk ve hırsızlık bunların arasında değildir, daha sonra gelirler.. Bu beş suç şunlardır: - Birincisi uyumsuz ve asi bir tabiatla birlikte gözü peklik.. - İkincisi aşağı bir hayat tarzıyla birlikte inatçılık.. - Üçüncüsü çenesinin kuvvetli olmasıyla birlikte yalancılık.. - Dördüncüsü herkesin ayıbını, kusurunu aklında tutmakla birlikte herkesle dost geçinmek.. - Beşincisi hak ve adalet duygusu olmamakla birlikte yaptığı haksızlıkları süslü sözler ve parlak gerekçeler arkasına gizlemek.. Şao-Çeng’de bunların beşi de vardı.. Nereye gitse taraftar topluyor, hizipler yaratabiliyordu.. Aldatıcı fikirlerini parlak konuşmaların arkasına gizleyebiliyordu.. Ben de şehir halkı için tasalanmak yerine, bu adamı idam ettirmeyi tercih ettim..” … Şimdi Konfüçyus zamanında yaşamıyoruz elbette, “idam”ı siz sadece bir “TEŞBİH” olarak kabul edin.. Antalya halkına söylüyorum; “Tabii ki EĞLENMEK de hakkınız, ama sonra şikayet etmek ve ağlamak yok haa”..