Meslektekiler ve de bazı siyasetçiler, Antalya’da iki ayrı “BASIN DERNEĞİ” olduğunu pek bilmez..
Bunlardan biri Antalya Gazeteciler Cemiyeti, diğeri de Çağdaş Gazeteciler Derneği Antalya Şubesi..
Her iki derneğin üyeleri (pek çoğu meslek dışında kalmış olsa da) GAZETECİ sıfatı taşıyor..
Yani, kamuoyunu “objektif, doğru, gerçek” haberlerle ve yazılarla bilgilendirmekle yükümlüler..
Gazetecilerin yaşadığı mesleki sıkıntılar ve sorunlar olunca da, işte bu iki dernek yönetimi harekete geçiyor ve üyelerinin elinden tutuyor, yardımcı oluyor..
Oluyor mu, olabilmiş mi, işte orası biraz muamma..
…
Yok yok, ben işin bu kısmına bugünlük girmeyeceğim, bugün bir “KAHVALTI” konusu var ki, tam evlere şenlik..
İşte bu konuyu anlama ve anlatma zorunluluğu hissettiğim için, hem kamuoyuna hem de meslektaşlarıma birkaç kelam edeceğim..
Gün gelir o “muamma” konusuna da gireriz elbet..
…
Dün..
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şubesi, şubenin 27’nci kuruluş yıldönümü nedeniyle bir kahvaltı düzenliyor..
Normalde “DERNEK ÜYELERİ”nin katılıp, kaynaşmaları ve yaşadıkları sıkıntıları ortak bir metinde birleştirmeleri, sonra bu konuları çözebilmek için harekete geçmeleri gerekirdi..
Ama, kahvaltıda üyelerden çok SİYASETÇİ ve STK temsilcileri vardı..
Kimler vardı biliyor musunuz?
CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, CHP eski milletvekili Tuncay Ercenk, CHP İl Başkanı Nuri Cengiz, İyi Parti İl Başkanı Mehmet Başaran, EMEP İl Başkanı Hasan Alkan, Antalya Barosu önceki dönem Başkanı Av. Polat Balkan, Türkiye Yazarlar Sendikası Antalya Temsilcisi Hasan Kıyafet, Eğitim Sen Başkanı Nurettin Sönmez, Altı Nokta Körler Derneği Antalya Şube Başkanı Av. Rahim Er, Antalya Kent İzleme Platformu Sözcüsü Av. Mustafa Şahin, İbradı Vakfı Başkanı Tarık Duru, Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi Başkan Yardımcısı Nazire Öztürk..
Dahası; avukatlar, STK yöneticileri..
Dikkat ettiniz mi, hepsi MUHALEFET kesiminden..
Peki, bir gazetecinin en önemli özelliği olan “OBJEKTİF”lik, böyle bir ortamda bulunabilir mi?
Tabii ki, bulunamaz..
Nitekim; muhalefetin bugüne kadar sürekli dillendirdiği ve topluma YANLIŞ enjekte ettiği “özgür basın” gibi, “zor bir dönem” gibi konularla sohbetler edilmiş, yenmiş, içilmiş..
Madem konumuz GAZETECİLİK ve GAZETECİLİK ile ilgili sıkıntılar, bunu en iyi meslekte yarım asrı devirmiş bir GAZETECİ bilir, değil mi?
Antalya’da yarım asrı devirmiş, İstanbul-Ankara gibi “gazeteciliğin okulu” sayılan illerde gazetecilik yapmış birçok arkadaşımız var, bunlardan biri olurdu..
Gazetelerin ve gazeteciliğin “GERÇEK” sorunu nedir, bu sorunu kimler yaratıyor, ne olursa çözülür gibi konularda kahvaltıya katılan dernek üyesi ve siyasilere iyi bir ders verirdi..
Örneğin;
- Gazetelerin yaşadıkları en zor dönemleri olan 80’li ve 90’lı yıllardaki gelişmeler..
- Şu anda dünyanın en özgür basınının Türkiye’de olduğu gerçeği..
- Genç arkadaşlar için mesleğin özellikleri ve bu mesleği seçme konusundaki eksiklikleri..
- Antalya’da gazetecilerin yaşadığı zorluğun aslında ne olduğu..
Söyler misiniz..
Bunlarla ilgili kahvaltıya katılan siyasetçiler, gazetecilere ne gibi bir katkı verebilir ki?
Onların orada işi ne?
…
Öyle anlaşılıyor ki..
ÇGD yönetici ve üyeleri ile siyasetçi ve STK yöneticileri “körlerle sağırlar birbirini ağırlar” gibi yapmışlar..
Bir söylemiş, diğeri onaylamış..
Sonunda da, “evet işte budur” denmiş..
FARKLI GÖRÜŞ yok, itiraz eden yok, muhalefet ne diyorsa o..
ÇGD’li ÇAĞDAŞ arkadaşlarıma nice 27 yıllar diliyorum..
Umarım bir gün, her görüşe saygı duymayı ve “OBJEKTİF” olmayı denerler..