Artık işin doğrusu nedir, kim haklı, kim haksız hepsi birbirine karıştı..
1- Esnaf, “kazanmıyoruz” diye ağlıyor mesela..
Ama, ya “parasıyla” iş yaptıracağınız esnaf bulamıyorsunuz, ya da esnaf tenezzül edip gelmiyor..
Hepsi profesyonelleşmiş; yürüyerek geldiği 100 metre mesafedeki bir yer için “hiç iş yapmasa” bile 300 lira “servis” ücreti istiyor..
Dikkat edin, bunlar markaların servisi değil, mahallenizdeki ESNAF..
…
Geçelim..
2- Antalya’da en gözde mekanlar sahiller mesela..
Her gün onbinlerce yerli-yabancı ziyaretçi akın ediyor..
Aslında sahiller “halka açık mekan” olmak zorunda..
Ama maalesef halk sahilin sadece “bir kısmından” ve KÖTÜ ŞARTLARDA yararlanabiliyor..
Sahillerin büyük bir bölümü “6’şar metrekarelik büfeler ve 100 metrekarelik şezlong alanı” olması gerekirken, işletmeler tarafından resmen işgal edilmiş ve adeta gazino haline getirildi..
İşletmeler kumsalda şezlong-şemsiye alanı dışında, yasak olmasına rağmen “pavilyon” olarak tabir edilen özel localar ve barlar oluşturdu..
İşletmelerde canlı müzik, desibel sınırı olmadan gece yarılarına kadar sürüyor..
Yetmiyor kutlama ve eğlenceler için izinsiz havai fişek gösterileri yapılıyor..
Vatandaş şezlong, şemsiye, çay, kahve, meşrubat, yemek derken kişi başına ağır bir bedel ödemek zorunda kalıyor..
Sahilde halk plajı olarak bırakılan boş alanlar ise, çevredekilerin çöplüğü haline getirilmiş durumda..
Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı sadece temizlik görevlisi olarak görev yapan personel, buralardan günde ortalama 3 kamyon dolusu 50 tona yakın çöp topluyor..
Yani; halka açık bu yerler belediye tarafından kaderine terkedilmiş bir vaziyette ve adeta “işletmelerin kucağına oturun” diyor..
İşletmeler, “biz buraya onbinlerce lira kira ödüyoruz, onlarca kişi çalıştırıyoruz” diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyor..
Bakıyorsunuz, haklılar..
Ama, “sahiller halka açık mekanlardır” diyen vatandaş da haklı..
Peki, haksız olan kim?
Bütün bu olan-biteni seyreden, işletmecilere göz yuman belediye mi?
…
Bir başka konu da “Rus turistler”..
3- Turizmciler, “Rus turistleri Antalya’da ev alan veya kiralayan Ruslar evlerinde yatırıp-kaldırıyor, biz zarar ediyoruz” diye feryat ediyor mesela..
Rus turistleri dinliyorsunuz; “otellerde fiyatlar o kadar çok fazla ki, biz evlerde çok daha ucuza tatil yapıyoruz” diyor..
Her iki taraf da kendine göre haklı..
Ama, “Antalya’nın elde edeceği gelir açısından hangisi zararlı hangisi karlı” diye düşünüyorsunuz ve evlerde kalan Rus turistleri haklı buluyorsunuz..
Çünkü, evlere otellere verecekleri konaklama ücretinin neredeyse üçte birini veriyorlar..
Yeme-içme, gezme, eğlenme ve plaj ihtiyaçlarını Antalya’nın esnaf ve işletmecilerinden gideriyorlar..
Yani; “Antalya’da kazanıp vergisini bile başka kentlerde ödeyen” turizmcilerden değil, o evlerde kalan turistlerden Antalya daha çok kazanıyor..
Bu durumda haklı olan, evlerde kalan Rus turistler değil mi?
Yılın henüz yarısında sadece hava yolu ile gelen 8 milyondan fazla turisti ağırlayan Antalya’da turizmciler hala “kazanamıyoruz” diyorsa, doyumsuzluklarını varın siz anlayın artık..
…
Bu gibi daha birçok konuda da durum ve anlayış farklı değil..
Farkındaysanız, herkes kendine yontuyor..
“İşin doğrusu nedir, kim haklı, kim haksız” diyen –neredeyse- kimse kalmadı..
Bencilik ve bencillik, hatta çekemezlik almış başını gidiyor..
“Ben yeterince kazandım, biraz da karşı esnaf kazansın” diyen yok..
“Bir başkasına rahatsızlık vermemem gerek” diyen de kalmadı..
Rabbena hep bana..
…
Ne diyeyim, gözünüzü toprak doyursun..