Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen.. Ve HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül.. “Sözbirliği” etmiş gibi, TBMM’ye sunulan “Dezenformasyon Yasa Tasarısı”nı eleştirdi.. Her ikisi de özetle, “bu yasa ile ifade özgürlüğünün kısıtlanacağını, hatta cezai yaptırımlara bağlanacağını” ifade etti.. Ve adına da “SANSÜR YASASI” dediler.. Şaşırdık mı? Elbette şaşırmadık.. Her alanda “birlikte” hareket ediyorlardı, dün bu bir kez daha kanıtlanmış oldu.. … Burada kafama takılan şey, “birlikte hareket etmeleri” değil, onu biliyoruz zaten.. Bu yasa ile; 1- ifade özgürlüğü kısıtlanacak.. 2- Millete açıkça sansür uygulanacak.. 3- İfade özgürlüğü cezai yaptırımlarla bağlanacak.. Deyip, milletin kafasını bulandırmaları.. … Semih Esen’in “ifade özgürlüğü” vurgusuna karşılık kendisine; “ey Başkan, Konyaaltı’nda kaçak yapı çılgınlığı aldı başını gidiyor ve sen bundan maddi çıkar sağlıyorsun, yani vatandaşın sırtından cebini dolduruyorsun” desem mesela.. Ne der buna, ne yapar? Bunu bir “ifade özgürlüğü” olarak kabul eder mi? Etmez.. Aynı şekilde Kemal Bülbül’e de, “senin teröristlerle organik bağların var” diye suçlasam mesela.. O bu lafımı, “ifade özgürlüğü” olarak kabul eder mi? Etmez.. Ve her ikisi de, “kişilik haklarıma hakaret etti, iftira attı” diyerek hemen yargıya koşar, suç duyurusu yapar, dava açar, hatta manevi tazminat ister.. Yanılıyorsam çıksınlar, “yok, biz öyle bir şey yapmayız” desinler, görelim.. … Şimdi şapkamızı önümüze koyalım, doğruları konuşalım.. Evet, kabul edilemez buldukları bu “Dezenformasyon Yasa Tasarısı” işte bu tür “HAKARET ve İFTİRALAR”dan sadece belli bir kesimi değil, Esen’i ve Bülbül’ü de koruyacak.. Hem iktidar yanlısı hem muhalefet yanlısı gazetecileri dikkatle izleyin.. Ama özellikle muhalefetin iki önemli partisi CHP ve İyi Parti genel başkanlarına kulak verin.. Gazeteciler yazılarıyla, Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener de konuşmalarıyla KARŞI TARAFA sürekli hakaret ediyor, iftira atıyor.. Olmadık olaylarla ilişkilendirip itibarsızlaştırmaya çalışıyor.. Daha olmazsa, cımbızla önemsiz bir olayı öne çıkarıp itibarsızlaştırmanın zirvesine çıkıyor.. Evet, bu tür hakaret ve iftiralara uğrayanlar yargıya gidip hakkını arıyor.. Ama bakıyorsunuz, verilen cezalar “ceza” değil “mükafat” gibi oluyor.. Biri içini boşaltıyor, hedefine ulaşıyor, ama cüzi bir ceza alıp kurtuluyor.. Ardından da gazeteciler yazmaya, siyasetçiler konuşmaya AYNI ŞEKİLDE devam ediyor.. İstediğiniz şey, gerçekten bu mu? İşte “Dezenformasyon Yasa Tasarısı” hakaret edene de iftira atana da, “insanlara iftira atmak da hakaret etmek de en büyük insanlık suçlarından biridir, bu nedenle cezası ağır olacak” diyor.. Yani; Semih Esen ve Ahmet Bülbül dahil, bu ülke vatandaşlarının hepsini “koruma” altına alıyor.. … Şimdi soruyorum; 1- Sırf “muhalefet” olsun diye, böylesine güzel bir yasa tasarısına karşı çıkmakla ne elde etmeyi düşünüyorsunuz? 2- “Muhalefet yapacağım” derken, neden bu ülke için yapılan yasa ve güzel hizmetlere karşı çıkıyorsunuz? 3- Merak ediyorum; siz gerçekten bu ülkeyi ve bu milleti seviyor musunuz?